Page 41 - Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi - Ocak 2025 Sayısı
P. 41
40 FO T O VİZYON FO T O VİZYON 41
Kendi ömrümüzle sınırlı zamanı dikkate alıp düşündüğümüzde bile, yeryüzünde homojen bir yapı inşa etme çabasının Ne yapabiliriz?
sürekli güç kazandığı kanaati ağır basıyor. Eldeki aygıtlar ve piyasaya sürülmesi muhtemel yeni aygıtlar bunu adım
adım gerçekleştirmek için son derece elverişli. Ne ki, bu yaklaşım isabetli değildir, büyük bir hatadır, sonuçları itibari- İşte zurnanın ses çıkardığı yer burası.
yle insanın ve diğer canlıların felaketidir. Farklı bedensel özellikleriyle, farklı renkleriyle, farklı kültürleriyle tanıdığımız,
görmeye alışık olduğumuz bu cümbüşü ortadan kaldırmaya çalışmak akıl dışı bir yaklaşımdır, katiyen bilimsel değildir. Teknolojik ilerlemeye, gelişmeye, dönüşmeye hiçbir şey yapamayız. Hayatı belirleyen de, insan tavrını belirleyen de
bu nevi gelişmelerdir. Onun önünde duramayız. Durmamalıyız da. Teknoloji ilerlemeli, gelişmeli. Ancak yeryüzüne
Manzaranın kadraj dışında kalan kısmına gelince: Hakiki anlamıyla ‘samimi’ şekilde, “bize (insana) ne olacağı önemli egemen olan bir avuç insan lehine değil, topyekûn insanlık ve topyekûn diğer canlılar lehine ilerleyip gelişmeli. Elde
değil, yeryüzündeki diğer canlılara bir şey olmasın” diyecek kadar duyarlı doğasever, hayvansever, diğerkâm kimse dayanışma ve yardımlaşma kabiliyeti dışında hiçbir güç yok. Umut var mı? Bu sorunun yanıtını verebilmek haki-
var mı? İstisna kabul edilecek kadar belki vardır. Baskın çoğunluk böyle bir şeyi katiyen samimi şekilde söyleyemez. katen çok zor. Çünkü insan evladının elinden bu kabiliyet gün be gün alınmaya başlandı bile. Birey olunacaktı; yani
Çünkü biz (insan türü) megalomanız, kendimize aşığız; doğayı, bütün canlıları kendi varlığımızı garanti altına almak rüzgâra kapılmayacak, özgür düşünecek, özgün davranacak insan olunacaktı. Yazık ki öyle olmadı. İnsan, adım adım
ve konforumuzu artırmak için istiyoruz. Doğadaki en kudretli canlı olan bizi, insan türünü ve doğada yaşam savaşı yalnızlaştı ve yabancılaştı.
veren her canlıyı birlikte ele almak en iyisidir, en isabetlisidir. Sahip olduğumuz kudreti, diğer canlıları esaret altına
almak veya yok etmek için değil, hep birlikte daha rahat koşullarda yaşayabilmek için kullanırsak ortada sorun kalmaz. Öyleyse, bu denli can alıcı meselede bilim insanları, düşünürler, sanat insanları, özelde fotografçılar ne yapar?
Yeni dönemin/yeniçağın bize vaadettikleri kadraj içinde parlak şekilde ve ön planda gösterildiği halde, bizden iste- Biz öncelikle kendimize, başka bir deyişle sanat ortamında en fazla yer kaplayan fotograf âlemine bakalım. Bu güne
diklerinin bir kısmı arka planda flû, bir kısmı da kadraj dışında. Bu bağlamda olmak üzere NFT, Metaverse vb alanları dek büyük bir çoğunlukla (bazı istisnalar olduğunu kabul etmeli ve fakat istisna olduklarını teslim ederek) mağdur
irdelemek icap ederdi, fakat bu yazı kapsamında öyle konulara girersek, biliyoruz ki okunabilir sayfa adedini çok aşarız. olanın, en alttakilerin belgeselini yaptık, sürekli objektifimizi onlara yönelttik. Kariyer sağlamak, popülarite elde etmek
O yüzden başka bir yazının konusu olarak bir kenara bırakıyor ve kendimize yöneltebileceğimiz basit bir soruyla devam amacıyla bunu yaptığımızı kabul etmesek de, işin aslı bu beklenti en önemli motivasyon kaynağıydı. Zaten o yüzden
etmek istiyoruz. Ayda kaç saat yakın dostlarımızla, aile bireyleriyle biraraya gelip aynı sofrayı paylaşıyor ve sohbet edi- yapılanlar da işe yaramıyor, amaca ulaşamıyor, hatta bazen tersi etkiye yol açıp mağdur olanın mağduriyetinin kat-
yoruz? Ayda kaç saat cep telefonlarında sosyal medyayı takip ediyoruz? Malûm, akıllı telefonlar haftalık sosyal medyada merlenmesine yol açıyor, fotoğraf tutkunlarının ruhu duymasa bile. Sadece ender sayıda fotografçının ender sayıda
gezinme raporu bildiriyor. Şüphe götürmez, kesin bilgidir. İnsana, doğaya, kendimize ne kadar yabancılaştığımız ve fotoğrafının insanlık adına, doğa adına olumlu adımlar atılmasına yol açabiliyor olmasını açıklayan hal, bu haldir.
ne kadar üretim dışı kaldığımızı rahatlıkla görürüz.
Şunun altını kalın çizgilerle çizmek isteriz: Niyet çok önemli. Fakat yetmez. Diyelim ki hakikaten çok iyi niyetlisiniz.
Hasan Ürey
Sosyal bir varlık olan insan için ‘boş zaman’ kuşkusuz çok değerlidir. İnsanın kendisine zaman ayırması gibi önemli bir Ancak iyi niyetinizi destekleyecek ve arzu ettiğiniz sonuçlara yol açacak bilgiye, birikime ihtiyacınız var. O bilgi ve
mesele oldum olası konuşulur. Parasızlıkla birlikte zamansızlık da endüstri toplumunun önemli sancılarından biriydi. birikim olmadan sözünüz hep yarım kalır veya kastınız dışında anlaşılırsınız, arzu etmediğiniz şekilde algılanırsınız.
Çalışan, üreten insanın kendisine ayıracak zamanı ve parası olmaması büyük bir problemdi. Bilgisayar sistemleri,
yapay zekâ, robotik uygulamalar en nihayet çalışan insana bir miktar boş zaman bıraktı. Bıraktı da, ne oldu? En değerli Bilgisi ve birikimi, sözünü tam söylemeye ve söylediği gibi anlaşılmaya elveren fotografçılara gelince: Onlar, üstad-ı
zaman, gözler cep telefonuna kilitlenmiş halde kafayı kaldırmadan sosyal (ya da asosyal) medya ortamında tüketili- âzamlar. O yüzden fazla söze gerek yok. Objektiflerin kadraj dışında kalana, kadraj içinde yer alıyor olsa bile gölgede/
yor. Televizyonlardaki dizi, yarışma veya tartışma (üstelik hep aynı insanlar ve aynı şeyleri söylüyorlar) programlarını karanlıkta kalana veya arka plana itilip flûlaştırılmış olana, diğer bir ifadeyle, görünene/gösterilene değil, arka planda
saatlerce izleyerek kıymetli zaman heba ediliyor. olup bitene yöneltilmesi ve alt kesimin hal-i pür melalini ortaya koymadaki ustalığın/maharetin biraz da o noktada
gösterilmesi gerektiğini söylemek yeterlidir.
Pandemiden ötürü ortaya çıkan, geçici olmasını dilediğimiz koşulları bir kenara bırakarak düşünelim: Dostlarla, aile
bireyleriyle, başkalarıyla biraraya gelip saatlerce sohbet ettiğimiz, görüş alışverişinde bulunduğumuz, yabancılaşmak Öte yandan, karamsarlığa yol açan bütün olay ve olgulara karşın, kimi zaman beklenmedik anlarda çok küçük bir
yerine kaynaştığımız, yardımlaşıp dayanışarak bir şeyleri kotardığımız ne kadar zaman var? Samimi olarak kend- umut belirir. Tokyo’da yapılan 2020 Olimpiyat Oyunlarında, ‘Yüksek Atlama’ dalında Katarlı ve İtalyan iki sporcu finalde
imizi sorgulayalım; entelektüel altyapımızı güçlendirmeye matuf kaç kitap, dergi, makale okuduk? Hangi meseleye yarışmaktan vazgeçip altın madalyayı paylaştılar. Hangi saikle yapıldığından ziyade ‘ben’in alt edilmesine ve dostluğun,
enine boyuna ciddi anlamda kafa yorduk? Bizden herhangi bir konuda kaç kez yardım ve destek talep edildi, hangi- dayanışmanın vücut bulmasına örnek teşkil etmesi bakımından oldukça anlamlıdır. İnsan evladı davranışlarını yavaş
sine koştuk? Ne ürettik? Bir haftada, bir ayda, bir yılda toplam kaç saat bu şekilde geçti? Açık yürekli olmak lazım; yavaş bu düzleme çekmeyi başarabilirse, çok küçük bir umut büyüyüp devleşebilir.
sosyal medyada geçirdiğimiz zamanla kıyaslandığında, yok denecek kadar az bir zamana tekabül ettiğini görürüz.
Yoksa ne olur?
Hani şu çizgi filmlerde veya bilimkurgu filmlerden aklımızda kalan hümanoidler, siborglar, insan yedek parçalarının
üretilmesi, transhüman vb pek çok şey (bir kısmı aleni, bir kısmı gizli) hayata sokuluyor işte. Böyle projeler için inşa
edilen veya planlanan mega kentler konuşuluyor. Savaşlarda cepheye sürülmek üzere acıma, korku, endişe, kaygı vb Bize ulaşan yazılı metinlerden hatırlayalım: Birinci Dünya Savaşının büyük tahribatı yaşandıktan sonra, intelijans,
duygulardan arındırılmış ve düşünme kabiliyeti elinden alınmış insan modelinin planlandığını veya hayata geçirildiğini insanlığın o savaştan büyük bir ders aldığını, bir daha asla o denli büyük savaşların yaşanmayacağını yüksek sesle
duymak, dehşete kapılmak için yeterli değil mi? Siyasi yelpazenin bir ucundan diğerine her görüşten insanın tereddüt- dillendirmişti. Her entelektüel aydın büyük çapta bir savaşın bir daha olmayacağından emindi. Öyle mi oldu? Birkaç
süz ‘vahşi kapitalizm’ dediği, kapitalizmin en acımasız son evresi. Hepsi ona matuf işler. on yıl sonra İkinci Dünya Savaşı yaşandı, bu kez nükleer silahlar kullanıldı ve çok daha büyük tahribata yol açtı. Atom
bombalarının gücünün Hiroşima ve Nagazaki’ye atılanlardan onbinlerce kat daha yüksek olduğu ve bilemediğimiz çok
Kadraj dışında kalan, kadraj içinde kalmakla birlikte karanlıkta veya gölgede kaldığı için yeterince iyi seçilemeyen
yahut arka palana atılıp flû kalan yerlere ilişkin sözümüzü de bir nebze dillendirdik. daha etkili başka silahların üretildiği bu zamanda artık nükleer bir savaş olmayacağı konusunda da aynı emin söylem var
sanki. Hiç belli olmaz. İnsanlığı ve/ya yeryüzünü tarumar edecek yeni bir savaşın olmayacağını kimse garanti edemez.
Gelelim sadede.
Netice nereye varır?
Yeniçağın anormal bir hızla geliştirilen teknolojileri, ola ki insan lehine ve insanla birlikte yeryüzünde yaşayan bütün
canlılar lehine kullanılırsa ne âlâ, ne güzel. Fakat bu şekilde cereyan edeceğine dair bir umut var mı?
Mağara duvarlarında başladı, mağara duvarlarında biter.
Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi | OCAK 2025 Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi | OCAK 2025