Page 38 - Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi - Ocak 2025 Sayısı
P. 38
38 FO T O VİZYON FO T O VİZYON 39
İleri kapitalist (küresel kapitalist) sürecin son evresinde, başkalarının haklarını gasp etmeye ve/ya yeryüzündeki her şeyi bağlamlı ‘metafizik’ kavramıydı) düşün, söylem, tartışma alanının en önemli kavramları arasına girdiler. Bu kavramlar
yiyip yutmaya ihtiyaç duyulmadığı, rekabete, kavgaya gerek kalmadığı bir aşamada belki bir çıkış yolu açılır insanlık insanlık âleminin varacağı yeni dönemin bir bakıma habercisi olma niteliği taşıyorlardı.
için. Tabii o vakit dünyanın hali nicedir, yaşama elverişli bir şey kalmış mıdır? Öngörebilmek hayli zor.
Doğayı tahrip eden, mahveden insan, kendi doğasıyla da ciddi şekilde oynama eğiliminde, malûm. Doğaya verilen zararı
Kötülük probleminin ortadan kaldırılması meselesinden söz etmişken, konuyla doğrudan ilgili küçük bir ufuk turu yap- sadece hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği olarak algılamak yanlışa sürükler, çünkü bu kadarı eksik bilgidir. Bunlardan
makta yarar görüyoruz. Bir ömür emek verip biriktirdiği her şeyi dolandırıcılara kaptıran herhangi bir insanı düşünün. daha önemlisi bitkilerin ve hayvanların genetiğiyle oynamak, doğal seleksiyon yerine yapay seçilimi ikame etmektir. Ne
Dolandırıcılar sırra kadem basıp gidiyorlar. Yaşlılığında rahat edeceği umuduyla kırk yıl durmaksızın çalışmış, yiyip için yapay seçilim? Daha az giderle, daha fazla verim sağlamak, yani daha fazla kazanç elde etmek için. Öyle oluyor
içmemiş, gezip eğlenmemiş, biriktirmiş insanın böyle bir hal karşısında yaşayacağı travmayı tahayyül edebilir misiniz? mu? Katiyen olmuyor. Çünkü uzun vadede insanlığa ve yeryüzüne bunun maliyeti, binlerce yıl boyu karşılanamayacak
Küresel egemen güç yapay zekâ (veya süper zekâ) marifetiyle böyle olumsuzlukları tamamen önleyeceğini, hiç kims- kadar yüksek olacaktır, nitekim belirgin şekilde maliyetin çok yüksek olmaya başladığına hep birlikte tanığız.
enin bir başkasına bu travmayı yaşatma şansı bulamayacağını söylediğinde, bunu gerçekleştireceğine yüzdeyüz emin
olacaktır geniş toplumsal kesimler. Çünkü mevcut teknoloji bunu gerçekleştirmeye ziyadesiyle elverir. Kuşku duymak ‘Post-nature’ yolu böyle inşa edildi. Ve insan şimdi de kendi türü için aynı programı geliştiriyor. Yoksa post-insan başka
için herhangi bir neden bulamayacaktır insanlar. Hırsız, postundan kımıldayamayacak; arsız, yol kesip kimseyi yum- nasıl ortaya çıkacaktı?! Nitekim insana dair bu vahim hal aynı zamanda post-nature kavramı içinde de ele alınabilir.
ruklayamayacak; namussuz, çoluk çocuğa zarar veremeyecek; hilekâr, tartının ayarıyla oynayamayacak; hoyrat, linç Neden vahim? Çünkü bunun gerisinde yatan ana fikir, genetik olarak sağlam/dayanıklı, atletik, güzel-yakışıklı, zeki ve
girişimini aklından bile geçiremeyecek; haksız, eş-dost akraba kayırıp başkalarının haklarını gasp edemeyecek, …vs hiç kuşku yok ‘edilgen’ yeni insanı inşa etmektir. İleri safhayı öngöremeyecek kadar kör ve düz bir mantıkla bakıldığında
vs. Bu denli ciddi ve hayati önemi olan vaadler, şayet yapılabilme olanakları görünür şekilde orta yerde duruyorsa, kendi iyi bir şey gibi görünür kuşkusuz. Soyut düşünme kabiliyetinden yoksun yığınlar düz mantıkla bakacaklardır. Bunda
halinde ortalama her insanı ziyadesiyle cezbeder, ikna eder. O da büyük çoğunluk (yığınlar) nezdinde yeni durumun yadırganacak bir şey yok. Başka ne beklenebilir ki? Fakat soyut düşünme kabiliyeti gelişmiş intelijans vaziyetin nereye
benimsenmesi ve kabulü anlamına gelir. İlave olarak genetik çalışmalar, insanın kötülük yapma eğilimini minimum sevi- varacağını, sonucun ne olacağını görür ve itiraz ederse, düşün alanındaki üstad-ı âzamlar bu önemli meseleye ciddi
yeye düşürmeyi veya kötülüğü büsbütün yok etmeyi taahhüt ederse, ortalama insanın tutumu bunu desteklemekten şekilde eğilirse bir nebze umut var demektir.
yana olacaktır hiç kuşkusuz. Fakat biliyoruz ki bunun koşulları oluşturulurken aynı zamanda insanın çok kolay güdül-
ecek bir kuzu haline getirilmesi, iradesinin tamamen elinden alınması da sağlanabilir. Ufuk açmak için bitkiler üzerinde yapılan genetik çalışmaları hatırlayın. Sonuç beklenenin tersi oldu. Her bitki, her
toprakta ve her iklim koşulunda, yani dünyanın her yerinde aynı kabiliyeti gösteremedi. Bazı yerlerde hastalandı, çürüyüp
İnsanın bir türlü düzelmek bilmeyen abartılı kötücül hali, önümüzdeki zamanlarda her ferdin uzaktan kumandayla zapt-u ölmeye başladı. Bunu önlemek için ilaç boca edildi, normalin üç-beş katı kimyevi gübre kullanıldı, gereğinden fazla su
rapt altına alınmasına itirazsız herkesin razı olmasına yol açabilir. Bunun tersinin gerçekleşeceği umuduna kapılmaksa, verildi. Gene de olmadı. Olan, toprağa oldu. Toprak zehirlendi, aşırı derecede kirlendi, yüzlerce yıl kendisini toparlaya-
büyük olasılıkla hayalden ibaret kalır. mayacak kadar tahrip oldu. Özetle, toprak mahvedildi.
Verili duruma bakıp tahayyül etmeye çalışınca, bildiğimiz anlamdaki kan ve irin akan bir astığı astık kestiği kestik hal Buna rağmen dur durak bilmiyor ve toprağı örselemeye devam ediyoruz. Neden? Aşırı kâr elde etmek için. Uzun
olmayacağını, ‘yumuşak diken’ kıvamında fakat çok daha etkili bir vaziyet doğacağını düşünmek yanlış olmasa gerektir. vadede ipleri tamamen ele geçirmek, herkesi kendine muhtaç kılmak için. Bire kırk değil de, bire on veren ve fakat her
tür iklim koşulunda, susuz kıraç arazilerde yetişebilen, çoğunluk beyaz buğday çıksa da, yarıya yakın çavdar çıkan
Milyonlarca yıldır süregelen doğal elemenin, yerini yapay seçilim koşullarına bırakmasına doğru adım adım ilerliyoruz. dayanıklı tohum nerede? Koyu renk ekmek çıktığı için istenmeyen çavdarın ne kadar değerli olduğunu ise, iş işten
Hayvanlarda ve bitkilerde zaten uzun zamandır yapılıyordu. İşe yaramadığı, ters teptiği sabit üstelik. Her coğrafyanın geçtikten sonra öğreniyoruz. Narenciye yetişen Akdeniz kıyılarında daha düne kadar otuz çeşide yakın portakal, man-
toprak, su ve iklim koşullarına milyon yılda uyum sağlamış, genetik yapısı güçlenerek bu zamana kadar gelmiş bitki ve dalina, limon yetişiyordu. Herbirinin formu, rengi, büyüklüğü, sululuk oranı, tadı, rahiyası farklıydı. Birini buradan alıp
hayvan türlerini neredeyse yok ettik. Daha verimli olduğu kanaatiyle, kapitalist sistemin en temel öğretisi olan ‘maksimum şurada yetiştirmek istediğinizde, yetişmezdi. Her birinin yetiştiği bir ortam vardı. Neredeyse hepsini yok edip, başka
kâr’ hırsıyla başka coğrafyaların bitkilerini ve hayvanlarını toplayıp uyum sağlamakta güçlük çekecekleri coğrafyalara ülkelerden getirilen oldukça iri (darası ağır çeken), kalın kabuklu ama lezzeti iyi olmayan türler tercih edildi. Yaşı 60-70
taşıdık. Olmadı, olmaz da. Tutunabilmeleri için bin türlü ilaç, kimyevî gübre ve genetik operasyonlar sürüp gidiyor. Bu olmuş insanımıza soralım; çocukluk yıllarında yedikleri portakal, mandalina ve limonun lezzetini şimdi bulabiliyorlar
kadar büyük tecrübe ve oldukça hazin tablo orta yerde duruyorken, insan üzerinde aynı operasyonlara girişmek, insan mı? O kokuyu, tadı, sululuk oranını şimdi bulamadıkları gün gibi ortada.
türünün kendisine yapabileceği en büyük kötülük olabilir.
Manzaranın karanlıkta veya gölgede kalan, o yüzden gözlerimizle detaylarını seçemediğimiz kısmı için verdiğimiz
Muhtemeldir ki akla gelir; ‘Neden bir ton laf ettik ve sadede ne zaman geleceğiz?’ örneklerdi bunlar. Örnekler çoğaltılabilir, fakat bu kadarının yeterli olduğu kanısındayız. Bir kez daha soruya başvuralım
ve kendimize birkaç basit soru sorarak bu kısmı noktalayalım. Yeryüzünde yaşayan binlerce karınca çeşidini yok edip,
Şunun için bir ton laf ettik: Manzarayı resmetmek (foto-grafını yapmak) istiyorsak, önce manzarayı görmemiz gerek. sadece üç-dört çeşit karınca kalmasına yol açmamız doğru olur mu? Bu soruyu bir de arılar için düşünelim, kuşlar için
Naçizane manzarayı ortaya koymaya, görünür kılmaya çalıştık. Fakat fotografçıların malûmudur, manzara resmedil- düşünelim, böcekler ve memeliler için düşünelim. Yeryüzünde bulunan binbir çeşit ağacı yok edip, örneğin sadece çam,
irken iyi ışık aldığı zamanlar beklenir, böylece estetik bir görsel kayıt ortaya koymak arzu edilir. Bu yapıldığında, kadrajın ardıç ve meşe ağacı bırakmak evla mıdır? Ne büyük kötülük! Böyle soruları kendimize yöneltirken türleri yok etmenin
içinde yer almakla birlikte gölgede veya karanlıkta kalan ve detayları görülemeyen kısımlar olur. Kadraj içinde kalan doğayı yok etmek olduğu, onun da nihai olarak insana dokunacağı bilgisinden yola çıkmak yetmez. Onun dışına
her şeyin detayları görülüyor olsa bile, bazı şeylerin dikkat çekmesi istenir ve onlar öne çıkartılır. Bu durumda da diğer taşmak icap eder. Böyle bir meseleyi bitkiler-böcekler yönünden, ağaçlar yönünden, hayvanlar yönünden ele almak
şeyler gözden kaçar. Kadraj içindeki her bir noktanın tam anlamıyla görülmesi sağlandığında ise, kadraj dışında kalan gerekmez mi? Kesip atarak yok ettiğimiz bir zeytin veya portakal türüne bunu yapmaya hakkımız var mı? Bir türü yok
kısımlar vardır. Her hal ve kârda, resmeden kişi, görülmesini arzu ettiği kısmı gösterir, bazı yerleri dışarıda bırakır. etmek, soykırım değil midir? Onun yaşamaya hakkı olan bir canlı olduğunu, gövdesinde asla akıl erdiremeyeceğimiz
özel devinime sahip koca bir evren taşıdığını niye düşünemiyoruz? Biz bir canlı tür olarak ne kadar ‘hak’a sahip isek, o
İmdi, manzarayı kısmen ortaya koymaya çalıştığımız için bir ton laf ettik, sadede gelebilmemiz için ise bir miktar daha da o kadar ‘hak’a sahip değil mi? Meselenin özü bundan başka ne olabilir?! Kıymamalıyız, yeryüzünde yaşayan bütün
yol almalıyız. Gölgede veya karanlıkta kalan, arka plana itilip flûlaştırılan veya kadraj dışında kalan kısımlara dikkatli canlılar için böyle düşünmeliyiz. Hak, her canlı için geçerli.
bakmazsak, en önemli şeyleri gözden kaçırabiliriz. O yüzden biraz daha yürümemiz gerekiyor.
Öte yandan, aklımıza getirmek istemediğimiz çok önemli bir şey var: Biz onlara hiçbir şey vermiyoruz, her şeyi onlar
Post-modern tanımıyla başlayıp devam eden süreçle birlikte post-endüstri, post-kapital, post-human, post-marksizm, bize veriyor. Bu hal kulaklara küpe olmalı ve hakiki erdem arayışında, öncelikle bitkilere ve hayvanlara bakmalı. Sahip
post şu, post bu… derken son elli-altmış yılın en popüler kavramlarının başında gelen ‘post’ (sonra) sözcüğü ve bir oldukları her şeyi alıyoruz ve hiçbir şey vermiyoruz. Bunu akılda tutar ve zaman zaman hatırlarsak belki vicdanımız
zaman sonra oldukça sık telaffuz edilmeye başlanan ‘meta’ (öte) sözcüğü (ki onun belki ilki ve en önemlisi teoloji daha kolay harekete geçer.
Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi | OCAK 2025 Fotovizyon Fotoğraf ve Kültür Sanat Dergisi | OCAK 2025